1 Temmuz 2011 Cuma

yemin ve boykot sürecine bir bakış

Gündem karışık! Gerek yasa koyucu olsun, gerekse zamanın asli kurucu iktidarı olsun, bugün olanların olabilme ihtimallerini hesaplayamadığı için, sistemde mayınlar patlamakta. Kim ne derse desin, özellikle milletvekili seçilme yeterliliği ile ilgili konularda, seçim sistemimiz mayınlarla dolu. Burada kamuoyunun konuya bakış açısı da ikiye ayrılıyor. Bir kesim bunu bir meşruiyet sorunu olarak görmekte, diğer kesim ise bunun bir sistem sorunu olduğuna vurgu yapmakta...

Ben yaptığım girişten de anlayabileceğiniz gibi bunun bir sistem sorunu olduğunu düşünüyorum. İlgili kanunlar aralarında çelişmekle beraber, kendi başlarına çok açık değil ve yorum ön planda kalıyor. Ysk var olan yetkileriyle bu işe el atabilir durumda değil. Hatip Dicle kararı için önceden denetim kanun koyucu tarafından öngörülmemiş.

Hatip Dicle kararındaki durum hayli ilginç. Milletvekili seçim kanuna göre Ysk, il seçim kurulunun uyarısı ya da adayların açıklanmasından sonraki iki gün içerisinde yapılacak bir itiraza göre adayların adaylığını iptal edebilir. Zaten bu fasla gelinceye kadar, il seçim kurulu re'sen adayın milletvekili seçilme yeterliliği olup olmadığını denetlemekte. Bu durumda Hatip Dicle'nin adaylığı nasıl kabul edilmiş olabilir?

Haberlerde verilmeyen bilgiyi size aktarmakta yarar görüyorum. Adaylar belirlenirken, Hatip Dicle'nin ilgili ceza mahkemesindeki dosyasının kararı çıkmış ancak temyizdeydi. Dosya Yargıtay'da olduğu için, Adaylığı açıklandığı sırada Dicle, Terör örgütünü propaganda suçundan hükümlü değil, henüz tutukluydu. Aradaki bu nüans farkı Hatip Dicle'nin adaylığının yolunu açtı. Neticede Yargıtay kararı bozabilir, mahkeme tutukluluğa son verebilirdi. İşte, adayların açıklanması ve seçimlerin yapılması arasındaki dönemde Yargıtay'daki dosya dönünce, artık ilgili suçtan 'hükümlü' olan Dicle yapılan 'itiraz' üzerine seçilmiş olmasına rağmen milletvekili mazbatasını alamadı. BDP cephesinin sorunu bir 'meşruiyet' sorunu olarak göstermeye çalışması, olayları tırmandırdı. KCK tutuklularından olup da seçilen milletvekillerinin tahliye edilmemesiyle birlikte boykot kararı alındı.

Peki YSK Dicle'nin mahkumiyetinin kesinleşmesinden sonra Dicle'nin adaylığını iptal edebilir miydi? Bununla ilgili olarak YSK'nın bir itiraza göre hayata geçirebileceği uygulama yok gibi gözükse de, Milletvekili Seçim Kanunu'nun 42. maddesi çok açık olmasa da YSK'ya bu konuda bir takdir yetkisi tanıyor olmalı.


MADDE 42 - Bu Kanunda özel hüküm bulunmayan hallerde, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.

Yüksek Seçim Kurulu, milletvekili seçimlerinin sağlık ve düzenli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla gerekli ilke kararları almaya yetkilidir.

Burada açık bir ihmalden mi söz ediyoruz? Bir KASIT olmasını bekleyemeyiz. Yine de aşılabilecek bir krizi engelleyememiş olan bir YSK'dan bahsettiğimizi düşünüyorum. Burada yapılması gereken, Hatip Dicle'nin dosyası yargıtay'dan döner dönmez adaylığın iptal edilmesi olmalıydı.
Elbette ki bu şekilde yapılacak bir çözümün, Hatip Dicle bağımsız aday olduğu için, BDP açısından olumsuz karşılanacağı aşikar. Çünkü, Bağımsız aday olan Dicle'nin adaylığının iptal edilmesi durumunda, BDP'nin yerine yeni aday sürmesi mümkün olamazdı. Çünkü adaylık başvurusu için süre dolmuştu. İşte bu sorundan çıkarılacak bir çözüm yoksa bile, Hatip Dicle'nin milletvekili olmaktan başka bir kasıtla aday olmuş olabileceği sorusu gündeme gelmeli ve tartışılmalı. Bir temyizin sonucu dönmeden elbette ki kimseye 'suçlu' muamelesi yapamayız. Yine de temyiz başvurusunun reddine karar verildikten sonra, bir kimse hükümlüyken onun milletvekili seçilmesi kanunlara aykırıysa, bunun saygıyla karsılanması gerekirdi ve Hatip Dicle adaylıktan kendi isteğiyle çekilmeliydi. Dokunulmazlık adaylıkla kazanılmaz, milletvekili seçilmekle kazanılır. Aday olamayacak birinin, milletvekili seçilmesine imkan olmadığına göre, burada bir dokunulmazlık oyunu oynanmaya çalışılmasında hukuk mekanizmasından başka bir mekanizma aranmalıdır diye düşünüyorum.

Öte yandan, Balbay, Haberal, Alan ve diğer KCK tutuklularının durumu farklı... Yukarıda 'tutuklu' sıfatının 'hükümlü' sıfatından farklı olduğunu dile getirdim. Burada seçilen milletvekilleri 'kuvvetli suç şüphesi' taşıdıkları için, tahliye edilmiyorlar. Oysa ki milletvekili mazbataları elinde mevcut. Yani dokunulmazlıklarını kazanmışlar. Sorulması gereken soru şu: Suçlular mı? cevap: hayır yalnızca kuvvetli suç şüphesi var. Kuvvetliden kasıt burada %99 olsa dahi, geriye kalan diğer %1'den dolayı kimseye suçlu muamelesi yapılamaz. Burada ilgili adayların adaylıkları kabul edilmiş, bir engel görülmemiş. Suçlu değiller, kesinleşen bir hükümleri de yok. Dolayısıyla burada bir 'hukuk katli' var.

CHP ve BDP meclisi boykot etme kararı aldılar. BDP'nin konuya bakış açılarına katılamamamla birlikte, boykot kararını haklı bulmaktayım. Ancak bunu gerekçelendirme aşaması ve halka lanse ediliş şeklinde temel hatalar goruyorum. Burada sorunun kişiler veya siyasi partiler olmadığı açık. iyi bir erkler ayrılığı 'insiyatifler' arası dengeyle kurulur. Bu şu demektir; hukukun genel ilkelerine uygun davranmak senin insiyatifinde değil, yasaların yönlendirmesiyle olur. Bu krizde de söylemler yine her zamanki gibi kişilerin üzerinde yoğunlaşmamalı. Sorunun köküne inilmeye çalışılmalıdır. Boykot kararını neden desteklediğime gelince, artık 'insiyatifler' den geçilmeyen siyasal sistemimizde, bu kadar yuksek cogunluğa sahip olan bir siyasi partinin, mahkemelerin bu derece hukuku delici kararlarında, çözüme yönelik olarak ne kadar samimi davranacağını düşünebiliriz?

Saygılarımla...
Mert Elekçi
mert.elekci@politikadergisi.com






2 yorum:

  1. gayet yerinde yazmışsın Mert. her şey teori demek değildir; ysk oluşacak kaos durumunu göz önünde bulundurarak hareket etmeliydi. AYM yetkisini genişleterek bir çözüm olabilir(di).

    YanıtlaSil
  2. Konuyu çok da iyi özetlemişsin... Basit ve net anlatmışsın. Özellikle karmaşıklaştırılıyor mu yoksa kimse anlamadan mı konuşuyordu, açıklaman iyi oldu...

    YanıtlaSil