21 Şubat 2015 Cumartesi

Kabil'in ödülü...

Elimizde Habil'in kanı, Kabil aramızda dolaşıyor. Habil'in kanı bağırıyor, tükürüyor suratımıza, biz nefret peşinde, intikam peşinde, Kabil'in yolundan Habil için, bir başka Habil'i öldürmeye gidiyoruz. Kabil'e olan nefretimiz aslında bizi onun peşinde gitmeye zorlayan...

İlk katil Kabil'di. Son katil sen olmayacaksın; ama sen kendini daha haklı gördüğün her an, nefretinle beraber büyütüyorsun katlini de . Dünyadaki bütün iyilikler adına Habil'i öldürüp, affedilmeyi beklemek, ve dünyadaki bütün Kabil'leri öldürüp, takdir beklemek... İşte büyüdü nefretin, hak; ettiği yeri buldu. Bir can daha az, bin nefret daha fazla şimdi. Ne uğruna, hangi haklılık, hangi hak, hangi açlık? 

Ne ölen, ne öldüren; bir candan fazlası. Nefretin, şiddetin; seni, senin gibilerle birleştirmeye çağırdıkça hepimiz katil olduk, artık bütün Habil'ler katil, bütün katiller haklı. Geride bıraktığın tüm düşünceler; kanlı. Ölen değil, düşünceleri haklı. Öldüren değil, düşünceleri suçlu. 

İlk Habil'in kanı ellerimizde... Kim bilir belki Tanrı'nın Kabil'e verdiği ceza, ona verebileceği en iyi ödüldü aslında?

"Her kim Kabil'i öldürürse, ADALET yedi kat fazlasıyla onun üzerine olsun."