29 Kasım 2010 Pazartesi

düşünce üzerine..

''düşünceler bizi kendimizden alır. aslında olmadığımız benliğimize giderken yalnızlığa doğru kovalanırız. bu yüzden kaçarız düşündükçe. ne sanırsın.. arkadaşlığı en büyük maneviyatta arayıp da cismani dünyada hissedebilmek yalnızca. bu, bunun sonucudur. bir de arada böyle mehtabı izlerim. kendi hayatımı görebildiğim tek yer burası bu yüzden. gerçek olmayan bir yansımanın, sadece gözlerime hitap edebilen başka bir yansıması. varlığımı en kolay sorgulayabildiğim yer burası sanırım bu yüzden. neyin yansıması olduğumu düşünmekle geçiyor ömrüm. neyin aldatmacasıyım diye düşünürken, kendimi olmak istediğim kişinin en kötü huylarını bürünmüş şekilde buluyorum. anladın mı?''

ilk defa, ön yargısızca dinlediği kumsaldaki sarhoş adamı, bir an için anladığını sandı sanmasına da, anladım demeye gücü yetmedi. oysa ki mehtap onun için dünyanın en güzel görüntüsüydü. bir an için aykırı olduğunu düşündü, yanındaki sarhoş adamın. sonra hayatında sorduğu en anlamlı soruyu sordu kendince 'aykırı olmak mı? kime ve neye aykırı?'.. kendi düşüncelerinde boğuldu, uzun süre nefes almayı unuttu, düşünceler düşünceleri ve anılarından oluşan bir tutam kanıtları doğurdu doğurmasına da, nefes almak aklına geldiği zaman, düşüncelerini öldürdüğünü bilemezdi...


müzik yazdırır adama..

efenim denizi birazcık seviyorsanız, yanınızda da güzel bir kız varsa kalamıştaki marinayla iskelenin tam ortasındaki çay bahçesine gidiniz.. ve susunuz! zira karşınızdaki güzel bayan öyle güzel bir manzarada susmayacaktır. belki de karşısındaki adamı o güzel manzaradan kıskandığı için, konuştukça konuşacaktır. E haksız da değildir kadın! çünkü adam her ne kadar o kadını manzaraya layık gördüğü için getirmiş olsa da yanında, ister istemez düşünecektir 'hangisi daha güzel? manzara mı, su insan güzeli mi diye! hele bir de güneş batıyorsa...

22 Kasım 2010 Pazartesi

yeni kayıt

kendimde geçmişten bugüne neleri kaybettiğimi, nasıl kaybettiğimi öğrenmek, daha neleri kaybedebileceğimi göstermekte zorlanmadı... öğrenmek uzun zaman aldı da kendimin yarısını kurtarmama yetmeyecek gibi! uçurtmacı olsa olsa kendi hayatına karşı kafiyesiz kalmakta! uçurtmalarsa en doğru kafiye olmaktan çıkmakta!



doğduğum şehrin, güneşiyle doğdum! ve hayatımda ilk kez ölümümü, doğduğum şehrin güneşinde hayal ettim! Aslında var olduğum, beni bağrına bastığını sandığım şehirse, mezarımı kazmakta!