9 Kasım 2012 Cuma

Marmara Hukuk'un Seçimi: 2 Kazanan 1 Kaybeden

Sen; Marmara Hukuk'lu! Bilemiyorum bugün icra-iflas'tan başını kaldırıp oyunu kullandın mı? Fark et! Bugün senin gibi olanların tamamının yalnızca 1/10'unun oyunu alan birisi, seni belki de yüzünü bile görmediğin dekanına, rektörüne, saat 16:00'da kapısını kilitleyen öğrenci işlerine karşı -belki de onların yanında, kimbilir- temsil edecek. Bugün Farazi Mahkeme Salonu'nun yerini öğrenenler; sevinin.Cümlemize hayırlı olsun!

Her kareli gömleği giyip, boynuna fotoğraf makinesi takıp da elinde not defteriyle dolaşanı haberci sanmayın ama benim bugün bir tek basın kartım eksikti, Allah'tan onu da sormadılar -sağolsunlar- Marmara Hukuk seçim yapar da, İkarus orada olmaz mı! Oradaydım. Aslında neydi? bunu biraz anlatabilirsem, ne mutlu bana...

Gün Haydarpaşa Kampüsü için gayet sakin de başlamıştı aslında, ancak okulun girişindeki rengarenk afişleri gördüğünüzde kimin sempozyumu olduğunu merak ederdiniz, görseydiniz. 3 farklı aday, 3 farklı slogan, 3 farklı bakış açısı... Marmara Hukuk renkli bir seçimi geride bıraktı. Ancak ortada bir sürü soru işareti ve dedikodu ortada kaldı. Tamamen kendi gözümden aktardığım 3 adayın profiline gelince:

Ali : hepimizin bildiği gibi Cen-ART'ın sahibi olan Ali Açıkgöz, okuldaki tanınırlığını da sattığı ders notlarına borçlu. Önemli vaatlerle katıldı seçime. Örneğin her sınıfın temsilcilerinden bir meclis yaratıp kararlarını buna göre alacağını söylüyor. Benim gibi 4 senedir bu okulun kahrını çekiyorsanız, böyle bir vaadin ne kadar gerçekleştirilmesi zor bir vaat olduğunu bilirsiniz. Öte yandan seçim kampanyasını 'bir grubun' karşısına geçerek yürüttüğünü biraz facebook takip eden herkes biliyor. Bilmiyor olabileceğiniz ise Ali'nin afişlerinden neredeyse duvarlarda yer kalmadığı. Afişlerin kalitesi gerçekten göz doldurdu.Sorduğumda Ali afişler için para ödemediğini söyledi. Bütün bunlara rağmen, Cen-ART gibi bir background'a sahip Ali'nin vaatlerini gerçekleştirmek konusunda seçmenleri inandırabildiği gün boyunca dikkatimi çeken en önemli şeylerden biriydi.

Sinan SARI: Hepimiz Ali Nadir DÖNMEZ'i biliyoruz. Eski fakülte temsilcimiz Ali Nadir DÖNMEZ'den ne kadar memnundunuz bilemem ama Sinan SARI her ne kadar sorduğumda reddetse de Ali Nadir'in 2. sınıftaki adaylık günlerini görüntüsüyle hatırlatmadı değil. Ali Nadir'in aday olmamasının nedeninin ise temsilciliğini Sinan'a devretmek istemesi olduğunu söylememe gerek yok sanıyorum. Kulağımla duymadım ancak, bunu söylemeyen yok. Bu yüzden Ali Nadir'le benzer bir ekip olduğu görüntüsünü uyandırdı gözümde.  Ali Nadir'den daha farklı bir çizgisi olduğu izlenimi de yaratmadı bende. Afişler konusunda Ali kadar alengirli olmasa da Sinan tek tip afiş kullanmakla yetinmiş ve üzerinde slogandan ziyade vaatler ön planda. Sınav sonuçlarının bys aracılığı ile smsle bildirilmesi, talep edilmesi halinde sınav kağıtlarımızın Bys'de yayınlanması çok ciddi, Ali'ninki gibi  zor vaatler olsa da Sinan'ın arkasındaki gücü düşündüğümüzde gerçekleştirilemeyecek işler değil.

Ömer Can AGİN: Afişleri incelerken burada bir aday daha varmış diyorsunuz. Dikkatli bakmazsanız duvarlarda farkedemeyebilirsiniz. Ömer'e sorduğunuzda bunun çeşitli mantıklı nedenlerini öne sürebiliyor. Zira    afişindeki notta da belirttiği gibi, 'ben sadece bir öğrenciyim, ne bir tacirim, ne de arkamda bir güç var, o kadar afiş bastıracak para da yok' demeye getiriyor. Bir yandan sınavlar, bir yandan seçimler, bir yandan imkansızlık gibi nedenler... Sabah 10'dan akşam seçimler bitene kadar seçimin yapıldığı yerde olduğumu ve Ömer'le ancak öğleden sonra 2 gibi tanışma fırsatımız olduğunu size söylesem Ömer'in gün boyunca çok yoğun olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak durum öyle değil... Bütün gün 'kim bu 3. aday' diye ortalarda dolaştım. tamam belki benim de hatam olabilir, ancak Ömer'in kim olduğunu bulmakta hayli zorlandım. Ali ve Sinan gibi iki güçlü adayın yanında bir şansı olduğunu kendisi bile düşünmemiş elbette ama kendisine sorduğumda ilk dediği şey, 'amacım en azından farkındalık yaratabilmek' demesi seçime olan bakış açısını oldukça özetliyor. Elbette belli vaatlerle gelmiş ama benim gözümde vaatlerinden çok seçime olan bakış açısıyla yer etti. Kendisiyle tanışmadan önce açıkçası namı gelmişti kulağıma. Bir sürü ithamlara maruz kalmış. Hiçbirisiyle alakası olmadığını söylüyor. Bana kalırsa haklılık payı var, çünkü kimse aynı anda o kadar şey birden olamaz. Kazanamayacağının farkında ama ne yaptığını bilen bir izlenim bıraktı bende. Günün en çok eğlenen isimlerinden biri olduğuna eminim. Ömer özellikle yazmamı istedi, bana da haklı geldi açıkçası. Afişler asılırken Ömer üzerinde kabaca ' okul güvenlik güçlerinin evi değildir, öğrencilerin evidir. evimize aranarak girmek istemiyoruz' diye bir afiş asmak istemiş. Okul izin vermemiş. Yorum sizin...

Şimdi yukarıda kısaca anlattım gözlemlerimi. Tahmin edebiliyor musunuz kime oy verdiğimi bilmiyorum ama, en samimi şekliyle anlatmak istedim. Duyduğum bir iki dedikodu var, söyleyip söylememek konusunda da kararsızım açıkçası. Neyse ben söyleyeyim de kulağıma geleni, adaylar her zaman bu merciden cevap vermek hakkına sahipler.

şimdi ilkini gözümle gördüm. Yani bizzat telefondan gördüm. Şoka uğramadım dürüst olmak gerekirse... 'Yarınki fakülte temsilcisi seçiminde adayımız Sinan Sarı'dır. seçim saati....' diye bir sms gelmiş bir arkadaşa. Öte yandan bazı noktalardan Sinan Sarı'ya oy verilmesi için otobüs kaldırıldığı söylentisi geldi kulağıma. Düşünebiliyor musunuz gücü? Bir öğrencinin elindeki güç mü? yoksa bir öğrenciye sahip olan bir güçten mi bahsediyoruz? her iki ihtimalde de hem siyasi, hem maddi, hem de manevi bir güç olmalı ki böyle bir organizasyon yapılabilsin gibi geliyor bana. İdrak edebildiğim bir güç değil açıkçası...

Öte yandan, Ali Açıkgöz'le ilgili duyduğum bir söylenti... Ali'nin bu konuyla nasıl bir bağlantısı var bilemiyorum. Ancak, Atatürkçü Düşünce Kulübü'nün üyelerine desteklediği adayın Ali Açıkgöz olduğuna dair bir SMS attığına dair bir söylenti kulağıma geldi. Sanıyorum ki bir tek benim de kulağıma gelmemiş. O yüzden bu konunun açıklığa kavuşmasında fayda var diye düşünüyorum. Ayrıca Ali'nin afişlere neden para vermediğini de merak etmiyor değilim...

Ömer hakkında da TKP'yle bağlantısı olduğu, terör örgütü yandaşı olduğu gibi şeyler söylendi. Ancak bunu Ömer'e sorma fırsatı bulduğumda Ömer kesinlikle böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını söyledi.

Seçim sonuçları açıklandığındaysa fotoğraf çok netti. Seçimin iki kazananı bir kaybedeni vardı.

Ali kazandı; çünkü bir söz daha verdi ve tekrar başardı...

Ömer kazandı; çünkü 104 adam daha kendisi gibi düşünüyor...

Sinan kaybetti; çünkü onun geleneğinden gelenler henüz sosyal medyanın farkında değiller...

Şimdi alt alta yazıp, topladığımızda... Bu kadar söylentinin hiçbirinin gerçek olmadığını varsaysak bile, diyebilir miyiz ki temiz bir seçim geçirdik? Yine de diyemeyiz. Neden? Bizim yüzümüzden. Bütün okulun yaklaşık yüzde 12'sini alan bir adayın, hepimizin temsilcisi olması ne Ali'nin ne Sinan'ın ne de Ömer'in suçu. Biz Marmara Hukuk öğrencileri olarak, artık farkına varmadıkça bir şeylerin, birkaçyüz öğrencinin çalıp diğerlerinin oynatıldığı bir topluluk olarak kalmaya devam edeceğiz. Umuyorum ki bugün, Ali'nin parlak afişlerinde vaadettiği gibi değişimin başlangıcıdır. Tersi olması durumunda, Ali'ye oy veren yüzlerce öğrencinin nefesi Ali'nin ve Cen-Art'ın ensesini terletecek. Bu bakımdan bu yazı Ali'ye karşı bir tehdit değil belki ama küçük bir uyarıyla sonlanıyor. Sonuç ne olursa olsun, bu seçimlerden hepimizin çıkarması gereken dersleri olduğunu düşünüyorum. İkarusHaber'den Mert Elekçi Haydarpaşa'dan bildirdi efendim. Saygılar!